Kayıtlar

Aralık, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mitlerin Kısa Tarihi - Karen Armstrong

Resim
Mitlerin Kısa Tarihi, Karen Armstrong -Din-Bilim / Akıl-Mit. -Son gülen iyi güler misali Aristo ve Platon’u ilk anlayanlar ile son anlayanlar arasındaki fark. -Medeniyetin başlangıcı aynı zamanda nelerin sonu olacak? Alfa Yayınları

Antik Dünya - Jerry Toner

Resim
Antik dünya ile ilgili hep Roma’nın yolları, savaş teknolojileri, Yunan’ın tanrıları anlatılır. Oysa o yoları yapanlar kölelerdi ve tanrılara tapanlar halktı. Tarihi kazananlar yazar evet ama tarih sadece imparatorlardan, sultanlardan ibaret olmasa gerek. Antik Roma’da ve Yunan’da günlük hayat nasıldı, Acropolis’in yada Kolezyum’un uzaklarında neler oluyordu? Eşsiz heykellerin yanıbaşındaki insanlar pislik ve fakirlikle nasıl mücadele ediyordu? Yoksa adım başı bir filozofla mı karşılaşıyorlardı? Genellikle yukarıdan aşağıya okuduğumuz tarihe, aşağıdan bakarak yaklaşılmış dolayısıyla alışılmışın dışında ama zevkli bir anlatı olmuş. Domingo Yayınevinin Aklayakın serisinin üçüncü kitabının tercümesini Arzu Akgün yapmış. Okuduğum tercüme kitaplar içinde açık ara en akıcı ve anlaşılır olanı buydu sanırım. Böyle olunca kitabın tamamını su gibi içtim. Arzu Akgün’ün de burada en az yazar kadar takdir edilmesi gerekiyor. Ben teşekkür ediyorum.

David Rumciman - Politika

Resim
David Rumciman, Politika. Domingo’nun Aklayakın serisinin ilki. Dünya halklarının hem refah ve mutluluğunu hem de fakirlik, iç savaşlar, açlık ve göçleriyle sonuçlanan kötü yaşamlarının ortak sebebinin Politika olduğunu söylüyor. Fark sadece onu nasıl anladığımız ve ne amaçla nasıl kullandığımızda. Özellikle şiddetin, halkların ve hatta paranın yönetilmesindeki önemli rolü ile ilgili olan kısmı son derece ilgi çekici. Dünya nasıl ve neden bu kale geldi ve nereye gidecek? Şiddet nasıl evrilecek? Teknoloji mi politikaya politika mı teknolojiye hükmedecek? Bunların ve bunlar gibi pek çok keskin sorunun muğlak cevapları bu kitabın içinde.

Yedi Ucuz Şey Üzerinden Dünya Tarihi. Kapitalizm, Doğa ve Gezegenin Geleceği İçin Bir Rehber. Doğa, Para, Emek, Bakım, Gıda, Enerji Ve Yaşam

Resim
Yedi Ucuz Şey Üzerinden Dünya Tarihi. Kapitalizm, Doğa ve Gezegenin Geleceği İçin Bir Rehber. Doğa, Para, Emek, Bakım, Gıda, Enerji Ve Yaşam. Bir takım “şeylerin” sürekli olarak ucuzladığını ben kısa hayat sürem içerisinde gözlemleyebildim sanıyordum. Çocukluk yıllarıma göre bugün oldukça ucuz olan gıda, tekstil ve teknoloji gibi bir takım ürünlerin ucuzlamasını her kesimden insanın daha kolay ulaşabiliyor olması nedeniyle gelişmişlikle doğrudan ilgili olduğunu düşünürdüm. Gerçekten de kapitalizm, büyümesini ve medeniyet inşasındaki rolünü maliyetleri sürekli olarak düşürmesine, dolayısıyla üretimi ve tüketimi neredeyse sonsuza kadar arttırmasına bağlamış durumda. Bu açılardan oldukça ilgi çekici ve çok şey vaat eden adı ile popüler bir sosyoloji-ekonomi okuması yapacağımı sanıyordum ancak konular ve başlıklar epey detaylı ele alınmış, neredeyse akademik bir dil kullanılmış diyebilirim. Özetlemek güç olsa da bende kalanlar kısaca şöyle; Dünya tarihinde ama özellikle bug

Bizim Büyük Çaresizliğimiz - Barış Bıçakçı

Resim
Çok beğendiğim, gerçekten iyi kitaplar hakkında yazamadığımı söylemiştim. Bizim Büyük Çaresizliğimiz, Barış Bıçakçı'nın baş yapıtı. İçinde öyle cümleler var ki; her biri ayrı bir kitap olur sanki. Zamanın ötesinde bir kitap olduğunu düşünüyorum, filmi de yapıldı fena olmamış ama yine de bugün için değerinin bilinmiyor gibi.. Bilmiyorum ne zaman olur ama ilerde bu kitap çok değerlenir, değerlenmesi gerekir. 

Cehenneme Övgü - Gündüz Vassaf

Resim
İnsanın okuduğu kitapta yada sevdiği bir yazarda kendini ve düşüncelerini doğrulatması her ne kadar zevkli olsa da kendini tekrar etmek manasına geldiği için yararsızmış gibi görünebilir.   Bu kitapla artık kendimden ve herkesin dalga geçip durduğu saçma sapan (!) düşüncelerimden vazgeçmek üzere olduğum öyle bir zamanda tanıştım ki adeta can simidi oldu. Yeniden kendimi iyi hissetmeye başladım. Böyle bir kitapla duygusal bağ kurmak da benim bir başka acayipliğim oldu. Kitaba gelince; bir dünya vatandaşı olan Gündüz Vassaf’ın toplumsal ve teokratik, büyük yada küçük yeryüzünde yer alan yada almış bütün sistemlerin insan davranışları üzerindeki bilumum olumsuz etkilerini incelediği, bunu yaparken sözünü esirgemediği, Türk aydınlarının genelinin aksine yerele saplanıp kalmadığı, bütün dünyada her gün gözümüzün önünde olup biten, aklı ve ruhu güdük bırakan nice ölümcül etkiyi burnumuzun ucuna getirdiği, muhalefete muhalefet etmenin ne demek olduğunu gösterdiği en iyi kitabı. Çok id

Zorba - Nikos Kazancakis

Resim
Zorba. İyi Kitaplar olduğumda genelde şöyle söylerim. “Ah bu kitapla çok geç tanıştım, keşke daha önce okumuş olsaydım, o zaman bambaşka birisi olurdum” Zorba da çok iyi bir kitap ancak bu sefer geç değil tam zamanında okunuşum diyorum. Hayatın artık değişmesi gereken bir anında yeni adımlar atmaya artık hazırken, yaşamı ve insanı sorgulamayı bir kenara bırakıp harekete geçme zamanı gelmişken okudum ve iyi ki de şimdi okudum. Doğru anlamak için bütün bunları pek çok kez düşünmüş olmam gerekiyordu ve öyle yapmıştım zaten. Sadece soru sormakla geçmez hayat, insan aynı zamanda yürümeli, yanılmaktan korkmamalı. Yalnız özgür insanların yanılma hürriyeti vardır, insan özgürlüğü aramalı.

Sinek Isırıklarının Müellifi - Barış Bıçakçı

Resim
Barış Bıçakçı, çok sevdiğim yazarlardan biri. En iyi kitabının Bizim Büyük Çaresizliğimiz olduğunu düşünüyordum. Sinek Isırıklarının Müellifi de şimdi onun yanında yerini aldı. Vurucu cümleleri var ve bunları büyük bir sakinlikle yapıyor. Siz ayrıntıları okuduğunuzu sanıyorsunuz ama büyük hikayeyi anlatıyor. Bu kitapta da ergen oğlanlar, ergen kızlar, evli erkekler, iskambil falı bakan orta yaş kadınlar, yaşlılar, gençler var. Hepsinin bir güzel röntgeni çekilmiş. Hem iyi edebiyatı hem kötü edebiyatı göstermiş. Karşılaştırmış, benim için oldukça eğlendirici ve öğretici oldu doğrusu. Kafam karıştı. Kendimi hem iyi hissettim hem kötü hissettim. Bu kitabı çok beğendim.

Büyük Taş Yüz, Nathaniel Hawthorne

Resim
Büyük Taş Yüz, uzun zamandır okuduğum öykü derlemelerinin içerisinde en beğendiklerimden biri oldu. Televizyonda izlediğim “Wakefield” adlı filmin kitaptaki bir öyküden uyarlandığını öğrendikten sonra arayıp buldum kitabı. Hem Wakefield öyküsü hem de diğerleri oldukça dikkat çekici. Nathaniel Hawthorne, ABD’li bir yazar, kitap da 1800’lerde yazılmış. Kitaba adını veren “Büyük Taş Yüz” bir efsaneyi bir miti anlatan masal tadında bir öykü. “Ateşe Verilen Dünya” ise adeta bir başyapıt. Yeniden okunmayı hak edecek değerde   sağlam ve iz bırakacak bir sistem eleştirisi. Benim tesadüfen haberim oldu ve yine bu benim kabahatim değil. Kesinlikle tavsiye ederim.

Satranç - Stefan Zweig

Resim
Size Zweig tavsiye edecek değilim ama bir kitap nasıl klasik olur artık biliyorum. Psikolojik çözümlemeler için satranç en uygun araç, üstelik sadece kişinin değil dönemin toplumsal ve politik havasını da alt metinlerle adeta size hissettirmeden tatlı tatlı zerk ediyor. Zweig okumaya devam edeceğim. 

Yargu - Ezel Akay, Haldun Çubukçu

Resim
Yargu. Türk sinemasının en iyi filmlerinden biri olan Hacivat ile Karagöz Neden Öldürüldü’nün yönetmeni Ezel Akay’ın Haldun Çubukçu ile birlikte yazdığı film gibi kitap. Moğol istilası, Selçuklu devleti ve Farisiler arasında ayakta kalmaya çalışan göçer Anadolu Türklerinden Karacakızlılar obasının adalet mücadelesini anlatıyor. de olduğu gibi zamanın diline yakın Türkçesi hem ilginç hem eğlenceli. İyi mizah, iyi drama, iyi politika. Hacivat ile Karagöz Neden Öldürüldü’yü sevenlere şiddetle tavsiye ederim. Ezel Akay finansmanı hallederse bu kitap da film olacak. Siz o gün gelmeden okuyun derim ben.

Kitap Evi - Enis Batur

Resim
Kitap Evi. Enis Batur’un kitap okuma, satın alma, biriktirme, üzerine düşünme, akıl yürütme, çıkarım yapma ve yazma ile ilgili tutku, heves, istek; -kısaca kitap üzerine var olabilecek ne kadar duygu ve düşünce varsa anlatan- eşsiz bir birikimin sergilendiği hemen anlaşılan, belki de ustalık eseri sayılabilecek kitabı. Kitap üzerine okumayı ve düşünmeyi seven herkese tavsiye ederim.

Acenta Mirza, Kırmızı Yel - Osman Şahin

Resim
Kibar Feyzo, Züğürt Ağa gibi filmlerin ilham kaynağı olan hikayeleri de barındıran, farklı bir dille yazılmış, dilin içerisinde aynı zamanda oldukça zengin kültürel birikimin kodlarını farkedebileceğiniz,   benim için geç keşfedilmiş harika bir öykü kitabı.

Suyu Arayan Adam - Şevket Süreyya Aydemir

Resim
Hatırladığım kadarıyla okuduğum ilk otobiyografik kitap Şevket Süreyya Aydemir’in ” Suyu Arayan Adam” adlı eseri oldu. Bu eser, Edirne’de göçmen bir ailede doğup, Anadolu’da cephelerde savaşmış, sonrasında Turan sevdasına Orta Asya’ya geçmiş ve devrimden sonra Moskova’da eğitim almış, Cumhuriyetten sonra yurda dönüp inkılâbın iktisadi politikaları ve bu politikaların fikri temelleri üzerine çalışmış, hayatının her döneminde arayış içinde olmuş bu arayışını da “suyu aramak” olarak nitelemiş bir fikir adamının hikâyesi. Çocukluk çağında tanzimat ve hürriyeti, Bulgar çetecilerini, ilk gençlik yıllarında Turancılık ve milliyetçi akımları, birinci dünya savaşı esnasında Anadolu halkının fikri ve beşeri iptidai yaşantısını, sonrasında Azerbaycan’daki yeni bir fikriyatın doğum sancılarını, Ekim devrimi ile her şeyin yerle bir olmasını ve hayatının son döneminde ise Cumhuriyetin ekonomik hamlelerini her dönem için değişen ve gelişen ve oldukça nesnel bir bakış açısı ile anlatmış. D

Gölgeler ve Hayaller Şehrinde- Murat Gülsoy

Resim
Murat Gülsoy en sevdiğim yazarlardan biri. Her kitabını zevkle okudum. Hepsi de içime dokundu. O kadar beğendim ki kitapların hakkını verebilecek nitelikte iki kelime bulamadım. Ne yazsam eksik kalırdı, ne yazsam hissettiklerimi tam karşılamazdı. Bu sefer deneyeceğim. Artık kusuruma bakmazsınız. Her ne kadar deneysel yazsa da, kitapların başında adı yazmasa da bir metnini okuduğumda Murat Gülsoy’a ait olduğunu bilirim. Gölgeler ve Hayaller Şehrinde için bunu söylemek en azından başlarda epey zor doğrusu. Özellikle dönem ve dil itibari ile tarzının epey dışına çıkmış olsa da satır aralarında yazarın izlerini bulmak mümkün yine de. Bu aralar çok tartışılan bir İstanbul çağında geçiyor roman. Beşir Fuat ya da Franck’ın kaçamadığı ya da tam tersine sürekli kovaladığı, arayıp durduğu kaderinin hikayesi. Türk Edebiyatının eskimeyen konusu Doğu-Batı çatışmasına yeni, farklı bir örnek.   Kürk Mantolu Madonna da olduğu gibi eski bir defterin bulunması ile başlıyor. Önce kısaca defte

Mülksüzler- Ursula Le Guin

Resim
Bildiğimiz anlamda edebiyat nasıl insanın içine doğru bir yolculuksa, bilim-kurgu yada ütopya veya distopya da insanın dışına doğru bir yolculuktur. Bazen içimizden sıkıldığımız zamanlarda gerçekten iyi gelebiliyor. Akıllıca yazılmış bir ütopya veya distopya oldukça zihin açıcı olabiliyor, zihnimizde yeni snapsler oluşturuyor. Yeni dünyalar tanımak, bu dünyayı algılamakta zorlandığımız zamanlarda, aslında anlamımıza o kadar gerek olmadığını farkettirirken yepyeni anlayışlar geliştirebilmenin de mümkün olduğunu gösteriyor. Benzetmek pek hoş değil biliyorum ama Ursula Le Guin’in kült romanı Mülksüzler pek çok açıdan George Orwell’in 1984’üne benziyor. Bence muhakkak okunması gereken bir klasik.

Uçan Tabut - Pınar Eğilmez

Resim
Yazar Pınar Eğilmez'in ilk kitabı. Okuduğum zamanda “Aman bitmesin” diyerek ağırdan almış, tadını çıkarmaya çalışmıştım. Bu açıdan güzel bir deneyim olmuştu. O zaman bir de "umarım devamı gelir" yazmıştım. İlk kitabın yaptığı süksenin ardından Pınar Eğilmez'in ikinci kitabı Doğan Kitap etiketiyle çıktı. O da kitaplıkta okunmayı bekliyor.  Bu ilk kitabı okurken aldığım notları aşağıya aktarıyorum. Sakin alelade bir öykü gibi başlayan kitap, ortalara doğru fırtınalar estirmeye başladı. Habersizce birbirine dokunan hayatların kesişimleri üzüntüleri, sevinçleri etkileyici bir biçimde anlatılmış. Karakterlerin ustaca aktarılan psikanalizlerine, olay örgülerinin sosyolojik göndermelerine hayran olmamak elde değil. Okuyup bitirdikten sonra hayranlığım bir kat daha arttı. Yazarın ilk kitabı, kendisi bastırıp dağıtmış. Bir “edebiyatçı”, “editör” denetiminden geçmemiş olması her kitaba lazım çok güzel bir samimiyet katmış. Yazarın kendi satırlarından alarak söyl

Eduard Einstein Vakası – Laurent Seksik

Resim
Fransız yazar Laurent Seksik’in biyografik romanı, yüzyılın dahisi Albert Einstein’in şizofreni hastalığı ile boğuşan oğlu Eduard Einstein’in hikayesini anlatıyor. Orijinal adı “Le Cas Eduard Einstein”. Türkiye’de 2016 yılı içerisinde, Sosi Dolanoğlu’nun çevirisi ile yayımlandı. Albert Einstein’in hayatını anlatan Deha adlı dizi, televizyonlarda gösterilmeye başlamadan önce okuyup bitirmek de benim şansım oldu. Kitap, yirmi yaşındaki Eduard Einstein’in İsveç’teki Burghölzli Kliniğine yatması ile başlıyor. Zaman zaman geriye dönerek çocukluğu ve Albert Einstein, Mileva Maric evliliğinin ilk yıllarına da gidiyor. Eduard Einstein’in ölümüne kadar giden yolda, olayları kendi ağzından birinci tekil şahıs anlatımıyla dinliyoruz.   Aile fertlerinin duyguları son derece sade ancak etkili bir şekilde anlatılmış. Özellikle Eduard Einstein’in şizofrenik düşüncelerini anlattığı bölümler, karmaşık düşüncelerin aktarılmasının ne kadar zor olduğu da göz önünde bulundurulduğunda ol

Tumturaklı Deyimler Resmigeçidi – Teklifinizle Ilgilenmiyorum – Başar Başarır

Resim
Şaraplar için kullanılan tabirdir; “Kolay İçimli” deriz. Başar Başarır’ın bu kitabi için benim tanımım da “Şarap Gibi Kitap” olabilir, boğazınızdan kayıp giden, damakta hoş bir tat bırakan yumuşak içimli bir şarap gibi, kolayca okunuveren, zihinde hoş tat bırakan bir kitap. Elime almamla bir çırpıda, otobüs, tramvay demeden okuyup bitirmem bir oldu. Başar Başarır’la tanışmam da bu kitabı elime almam da muhtemelen yazarın yeni romanı Sipob’un yayımlanması münasebetiyle T24 tarafından geçtiğimiz günlerde yapılan bir röportajı sayesinde oldu.   Röportajda, kendini ve felsefesini çok güzel ifade eden, çarpıcı tespitlerini dikkat çekici bir şekilde ortaya koyan,   artık deneyimli diyebileceğimiz, protest tavır sahibi bir yazarla karşılaştım. Eve döner dönmez, yayımlandığı yıl olan 2013’ten bu yana kitaplıkta duran kitabı elime alıp okumaya başladım. Böylece akıcı, eğlenceli, iyi veya kötü ama güzel karakterle dolu bir dünyaya adım atmış oldum. Bu türün adı “kara mizah” olarak geçiyo

Tanrının Formülü – Jose Rodrigues Dos Santos

Resim
Kitabımızın orijinal adi “A Fórmula De Deus“.   Jose Rodrigues Dos Santos’un romanı, Türkiye’de Pegasus Yayınları etiketiyle çıktı. Çevirmeni Cem Demirkan. Portekizli yazarın, din, bilim ve felsefeyi bir potada erittiği, bunu yaparken bilimsel gerçeklere sonuna kadar bağlı kaldığı romanı. Biraz matematik çokça fizik var içinde. Kitabin başındaki notta, kitaptaki bütün bilimsel verilerin gerçek olduğu yazıyor, okurken de herhangi bir çelişki ile karşılaşmıyorsunuz zaten.   Kitabin sonunda da dev bir kaynakça var, içerikle ilgili faydalanılan bütün bilimsel makalelere yer verilmiş. Bir roman için oldukça ilginç olmakla birlikte yazarın kendine, araştırma sürecine ve romanına olan güvenini göstermesi açısından da çarpıcı. Kitap bir solukta okunuyor, hızlı ve heyecanlı bir şekilde akan olay örgüsünün içine ara ara ders niteliğinde pasajlar yerleştirilmiş. Oldukça mantıklı, kitabın geneline uyan, konu ile alakalı bilimsel ve dini açıklamaları bu pasajlarda okuyoruz. Kita

Yaşamaya Mecbursun - Bülent Gürsoy

Resim
“…(Melek) bana hiç yaşamadığım bir hayatı neden gösteriyordu? Yoksa gösterdiği yaşanacak bir hayat mıydı?” Kitabımızın adı “Yaşamaya Mecbursun”. Uzun zamandır kendine ait blog sayfasında hikâyelerini severek takip ettiğim Bülent Gürsoy’un ilk kitabı. Ne yalan söyleyeyim, kitaptan haberim olur olmaz çok heyecanlanmıştım. Hemen sipariş verdim, ertesi gün elimdeydi. Âdetim değildir, kitap kapaklarına pek takılmam, bugüne kadar herhangi bir kitap kapağının tercihimi etkilemişliği yoktur.   Görsel algılarım pek kuvvetli olmadığından sanırım, kitap kapakları benim için içerikle ilgili bir fikir vermez genelde. Yaşamaya Mecbursun, kapağıyla da ilgimi çekti doğrusu. Haziran 2016 basımlı kitabın ilk sayfasında, “Yazar, redaktör, düzenleyen, yayına hazırlayan Bülent Gürsoy” yazıyor. Yazar, hiçbir yayınevine başvurmadan, tamamen kendi nam ve hesabına bastırıp, dağıtımını sağlamış. Bu, yazarın kendisine, daha doğru bir deyişle hikâyesine ne kadar güvendiğini gösteriyor. Kitabın içle

TOL - Murat Uyurkulak

Resim
“Devrim vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi” İlk baskısı 2002 yılında yapılmış, bugüne bugün onyedi yaşında bir kitap. Şunun bilinmesini isterim ki; Bu kitaptan bu kadar geç haberimin olması, kitapçıların “best seller” raflarını es geçen bir okur olarak tamamen benim kabahatim değil. Okumaya başlamadan önce niyeyse sebepsiz bir önyargı ile yeni dönem Türk yazarlarının, kendilerini yazdıkları, soyut öğelerle doldurulmuş diğer hikâyemsi romanlardan biri olacağını düşünmüştüm. Heyhat yanılmışım, hem de ne yanılma. Hep duyduğumuz, kimilerinin özlemle anmak için kimilerinin de dalga geçmek için her fırsatta söylediği “Devrim vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi” sözünün kaynağını da bu kitapla öğrenmiş oldum, kitap böyle başlıyor çünkü. “Vay be çok güzel hikâyeymiş, birkaç sayfa sonra durağanlaşmaya başlar” diye düşünürken, hikâye büyüdü de büyüdü, ayrıntılar, hikâye içinde yeni hikâyeler, filmi çekilse dev bir kadro gerekecek, tamamına başrol denecek, gerçekmiş g

Coşkulu Bir Durağanlık - Tatar Çölü

Resim
Anlam Arayışındaki İnsan Kritiği; Giovanni Drogo  “Ya aslında yanılıyorsa? Ya gayet sıradan bir yazgıya sahip sıradan biri olarak yaratılmışsa?” Tatar Çölü, bir Dino Buzzati romanı. Genç Teğmen Giovanni Drogo’nun ilk görev yeri olan Bastiani Kalesi’nde başından geçen olayları anlatıyor. “Başından geçenleri” burada sadece bir klişe olarak var. Doğrusu şu ki; roman aslında Drogo’nun  Bastiani Kalesinde başından geçmeyenleri anlatıyor. Olay örgüsü, genç teğmenin kaleye atanması ve uzun bir yolculuğun ardından görev yerine varması ile son buluyor, bundan sonrası dolu dolu bir durağanlıktan ibaret. Okurlar, bir modern zaman başyapıtı olan bu romanı, hayatlarına dokunan, köklü değişikliklere neden olan bir şaheser olarak niteliyorlar.  Hayatında hiçbir değişiklik olmayan Giovanni Drogo’nun hikayesinin okurların hayatlarında köklü değişiklikler yaratıyor oluşu bile ne kadar etkili ve güçlü bir anlatıma sahip olduğunun kanıtı niteliğinde. Kitapla ilgili tartışmalar da genellik

Murat Gülsoy Hakkında Tamamen Kişisel Bir Takım Sayıklamalar

Resim
Blogun ilk yazısını en sevdiğim yazara ayırdım. Murat Gülsoy'un kitapları ile ilgili kısa tanıtımlar okuyacaksınız, Bunları daha sonra kısa kısa ayrıca yazarım belki. İyi okumalar. Bir süre önce Twitter’daki bir edebiyat hesabının yaptığı tespit ile birlikte yaşayan yazarların ve özellikle yaşayan yerli yazarların yeterince ilgi görmedikleri konulu bir tartışma yaşanmıştı. Bu tespite o zaman da katılmamıştım. Hepsini tek tek anacak değilim ama tek bir örnek vermek yeterli olur sanırım. Murat Gülsoy adında bir yazar var bu ülkede. “Metallica diye bir grup keşfettim, süper” durumuna düşmek istemiyorum tabi ama (Sonuç olarak hakkında onlarca tez, yüzlerce makale yazılmış birisi) benim için tam zamanında tanınmış bir yazar kendisi. Murat Gülsoy’a sadece yazar demek şüphesiz eksik kalır. İyi bir yazarı diğer kimliklerini (sadece bir baba, oğul, ya da eş gibi doğal kimlikler dahi olsa) göz ardı ederek değerlendirmek şüphesiz ki yanıltıcı olur. Oysa Murat Gülsoy, Türk Ede