Dinin Kısa Tarihi – Richard Hollloway
Din, bütün çağlar boyunca bütün insanların hayatında çok
önemli yer tutmuş. Karşıtlarının hayatlarını bile kimi zaman taraftarlarından
daha fazla etkilemiş, çoğu zaman insanlar tarafından karmaşıklaştırılmış önemli
bir olgu. Eski zamanlarda, ulaşılmanın imkânsız olduğu coğrafyalarda yakın
çağlarda aynı mitik hikâyelerin dinlenmiş olması da üzerinde durulması gereken
önemli konulardan biri. Nasıl oluyor da birbirinden bu kadar uzak insan
toplulukları aynı ilk insan, ilk günah kıssasını, aynı Nuh’un Gemisi hikâyesini,
aynı şeytan tasvirlerini birbirlerine anlatıp duruyorlar?
Dinler ve farklı inanışlarla konusunda ne kadar ilgisiz olsak
da, hayatın her alanında, felsefe olsun, sosyoloji olsun, tarih olsun kurgu
olsun her okumada karşımıza çıkıyor. Oradan buradan bölük pörçük okumaktansa
toplu bir halde okumayı uzun zamandır istiyordum. Alfa Yayınları bu tip
yayınlar için en güvenilir kaynaklardan biri. Kitabın adı da özellikle ilgimi
çekti. Dinlerden değil, tek bir dinden bahsediyordu. Benim de zaman zaman
düşündüğüm bir konuydu. Din bence de bir tanedir. Kaynağı ve özü birdir, ancak
insanlar tarafından –muhakkak siyasi nedenlerle- çeşitlendirilir. Bu dinin tekerrür eden kaçınılmaz sonudur.
Yazar Richard Holloway İskoç bir papaz. Dünyanın farklı
coğrafyalarında aynı zamanlarda ortaya çıkan, sonra bazen yavaş bazen hızlı bir
şekilde değişen, bölünerek çoğalan dinleri anlatmak için kronolojik bir sıra
gözetilmemiş. İyi de olmuş. Antik Yunan, Roma dinlerini, Doğu Asya, Hint
dinlerini ve semavi dinleri karşılaştırarak benzerliklerini ve farklılıklarını
ortaya koyarak oldukça faydalı bir anlatım tercih edilmiş. Her şey bir referans noktası ile kaimdir. “Müslümanım”
derken kendimden çok Müslüman olmayan diğerlerini anlatırım aslında. Beni
tanımlayan da bir başkasıdır muhakkak. Yabancıların bizim hakkımızda ne
düşündüklerine onun için çok önem veririz. Kitapta İslamiyet ile ilgili neler
yazıldığını da merak ediyordum. Ön yargılarım da vardı, batılıların bakış açılarını
az çok biliyordum ve pek de iyi bahsedilmeyeceğini sanıyordum. Yanılmışım.
Yazarın gizli bir Müslüman olacağını düşündürecek kadar sağduyulu yaklaşılmış
ve özünün çoğu müslümandan daha iyi anlaşıldığını da sevinçle söylemeliyim. Demek
ki dinin kaynaklarına doğru yaklaşılırsa her isteyen çok iyi sonuçlar elde
edebilir. “Biz böyle gördük, napalım? Elimizden başkası gelmez” yaklaşımı son
derece yanlışmış, bir kez daha gördük. Ben o bölümleri okurken gerçekten tatmin
oldum.
Son bölümde Hıristiyanların modern çağ tarikatlarına,
felsefelerine ve bölünüp çoğalma şekillerine çok zaman ayrıldığını düşünsem de
bu, benim ilgi alanıma girmemesi nedeniyledir. Kitabın geri kalanı son derece tatminkârdı
ve sanıyorum ki vaat ettiklerinin tamamını sundu.
İlgi duyanlara tavsiye ederim.
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen yazınız.