BİTİK ERKEKLER - TEKNOLOJİ ERKEKLİĞİ NASIL SABOTE ETTİ? Philip Zimbardo, Nikita D. Coulumbe
Bitik Erkekler, sansasyonel Stanford Hapishane deneyinin
yaratıcısı ve yürütücüsü Philip Zimbardo'nun, öğrencisi Nikita D. Coulumbe ile
birlikte yazdığı son kitabı. Türkçe'ye çeviren TolgaYalur. Zimbardo'nun daha önce de hapishane deneyinin
notlarıyla yazdığı ve A'dan Z'ye bir kötülük psikolojisi ansiklopedisi olan
Şeytan Etkisi adlı kitabını okumuştum. Zimbardo diğer psikoloji kitaplarının
aksine hikayeler, örneklerle değil, istatistiksel rakamlar, deney sonuçları,
sosyolojik tespitler ve olgularla ele alıyor meseleyi.
Kitaptaki veriler ve sosyal hayata ilişkin gözlemler A.B.D.
ve İngiltere'ye ilişkin olsa da teknoloji etkisi, video oyunları ve porno
bağımlılığı ile iş hayatının getirdiği zorluklar ülkemiz için de geçerli.
Aile kurumu ve babasız büyüyen erkekler
ile ilgili kısımda anlatılanları ise üzerimize alınmamız gerekmiyor sanırım. En
azından şimdilik.
Kitaba kötücül bir bakışla eleştirel yaklaşıyor olsaydım,
feminizm karşıtı bir kitap olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdim. Feministlerin
söylemlerini tersine çevirip, erkeklerin de aynı dertlerden muzdarip olduğunu,
aynı cinsiyetçi ayrımlara maruz kaldıklarını hatta pek çok konuda kadınlardan
çok daha dezavantajlı olduğunu rakamlarla açıklıyor Zimbardo ve Coulumbe. Erkeklerin
geri kalmışlının kadınların yükselmesi ile doğrudan ilişkisi var elbette ama bu
yaklaşımın bizi çözüm olarak kadınları aşağı çekmeye itebileceğinden korktum
doğrusu. Ben buraları hızlı geçtim. Belki de kitapta da değinilen
"görmezden gelme" etkisi yüzündendir, bilemiyorum.
Bir başka ilginç nokta da, aile kavramı ve özellikle çift
ebeveynlilik ile konulara sıkı bir muhafazakar bakış açısı ile yaklaşılması.
Aile kavramının ve rol model olarak erkeğin önemini biliyorduk ama kitaptaki
bölümü Türkiye'de bir bilim adamı yazmış olsaydı ne geri kafalılığı kalırdı ne
yobazlığı.
Erkeklik krizinin sebeplerine, belirtilerine ve çözümlerine
kitaptan aldığım notlarla birer cümle olacak şekilde değineceğim, arada bazı
uzun alıntılar yapabilirim. İyi okumalar dilerim.
Yirmi birinci yüzyıl erkeklerinin, okul hayatı
başarısızlıkları, ekonomik çıkmazları, sosyal hayattaki rolleri ve cinsiyet
modellerine ilişkin kafa karışıklıklarının nedenleri olarak sıralanan başlıca
etmenlere gelecek olursak;
A.B.D., Batı Avrupa ve Japonya gibi
ülkelerde çalışmayan erkeklerin sayısının hızla arttığı ayrıntılı rakamlarla
anlatılıyor kitapta. Çalışmayan erkekler annelerinin ve eşlerinin gelirleriyle
geçiniyorlar. Eskiden özgürlüğüne düşkün erkeklerin yerini bugün başkasına
bağımlı olarak yaşamakla övünen erkekler
almış durumda. Her ne kadar başkasına bağımlı olmak anlamına gelse de
çalışmadan da yaşayabiliyor olmak artık bir başarı olarak tanımlanıyor. Erkek
olmanın sorumluluk sahibi olmak anlamına geldiği şeklindeki anlayış hızla
reddediliyor.
Artan teknoloji kullanımı ile birlikte sosyal
izolasyon, utangaçlık ve yalnızlık ile ilgili sorunlar yaşayan erkeklerin
sayısı da hızla artıyor. Sanal arkadaşlıklar, gerçek randevuların yerine
geçiyor, kabul görmeme, reddedilme baskısı erkekleri geçmişte olduğundan daha
fazla rahatsız ediyor. Oysa erkek biyolojisi, kortizol, adrenelerjik sistem,
veya testesteron yükselmesi gibi pozitif (bence hayati) uyarılmaları ancak
toplu bir şekilde yaptıkları özellikle fiziksel temas gerektiren sportif
faaliyetlerle destekleyebiliyorlar.
Kitapta en büyük yeri porno
bağımlılığı kapsıyor. En çok yer ayrılan porno bağımlılığı meselesi tüm yönleri
ve örnekleri ile ele alınmış. Aslında bildiğimiz şeyler olsa da, rakamlar ve
örneklerle ele alınan sonuçlar gerçekten çarpıcı. Porno bağımlılığı ile
birlikte ele alınan konulardan biri de oyun bağımlılığı. Bu iki konu ile ilgili
zaten çok fazla yayın var ve ara ara hepsini okuduk. Zimbardo konuya salt
erkekleri etkilediği noktalardan tutarak yeniden ele alıyor. A.B.D. ve
Japonya'daki oyun sektörü ile gençlerin oyun oynama alışkanlıklarına ilişkin
rakamlar yine önemli veriler sunuyor. Oyun oynamanın elbette pek çok yararı da
var, belki yararları zararlarından da fazladır ancak, bağımlılığa dönüştüğünde
yada yanlış oyunlar oynandığındaki zararları, faydalarından çok daha çabuk etki
ediyor ve müdahale edilmesi gereken acil sorunlara dönüşüyor. Günümüzde çok
sayıda genç erkek, değişik aktivitelere katılmak, becerilerini geliştirmek,
kendini dışarıda ispat etmek, flört etmek ve hatta gerçek bir cinsel ilişki
yerine sanal bir dünyada yaşamayı tercih ediyor.
Sosyal ve psikolojik problemlere yol
açan, işgücüne katılım gibi ekonomik faaliyetlere darbe vuran obezite ile
birlikte alkol ve madde kullanımının da erkekler arasında kadınlarda olduğundan
çok daha yoğun olduğu yine istatistiksel veriler ile destekleniyor. Aile
travması ile fazla kilo arasında güçlü bir ilişki var. Obezitenin ana
nedenlerinden biri de stres. Özellikle boşanma ve ardından gelen stresle
birlikte obezito oranları da artış gösteriyor.
Babasız büyüyen çocuklar önemli bir
başka toplumsal sorun. Kız olsun erkek olsun her çocuk için evde erkek kimliğine ilişkin bir rol modelin
olmasının ne kadar önemli olduğunu zaten biliyorduk. Zimbardo'ya göre erkek
çocuklar bu durumdan kızlara göre çok daha fazla etkileniyorlar. Bütün insanlık
tarihi boyunca etraflarında farklı nesillerden bir çok ebeveynle (Dede, nine,
amca, dayı, hala) birlikte büyüyen çocukların yerini önce çekirdek ailede
yetişen çocuklar bugün ise tek ebeveynle (27
yaşına kadar olan skalada çocuklu yalnız kadınların sayısı, çocuklu yalnız
erkeklerin sayısının sekiz katı. Tek ebeveynli ailelerin yüzde 91'inden
kadınlar sorumlu) büyüyen çocuklar almış durumda. Genellikle bekar anneler
tarafından büyütülen çocuklar için evde bir rol model olarak bulunması gereken
erkeğin eksikliği önemli bir sorunken, annesiyle anlaşamayarak ayrılmış,
kendisine de ilgi göstermeyen baba aynı zamanda kötü bir rol model oluşturuyor.
Erkekle babaları evde olmadığında yada hayatlarında pozitif erkek modeller
olmadığında sıkıntı yaşıyor, erkek kimliğini başka yerde arıyorlar. Bazı genç
erkekler bunu bir çetede, bazıları uyuşturucuda, alkolde, video oyunu oynamakta
yada kadınları nesneleştirmekte buluyor. İsviçre'de 2010 yılında yapılan bir
araştırmada; yalnız bir ebeveyn tarafından büyütülen çocukların psikolojik
nedenlerle ilaç kullanma ihtimalleri yüzde 54 olarak ölçülmüş, çok ciddi bir
rakam. Erkekler yetmişli yaşlarına girerken memnuniyet düzeyleri,
ebeveynlerinin toplumsal sınıfıyla yada erkeğin geliriyle uzaktan dahi ilişkili
değil. Ama çocukluk ortamının sıcaklığıyla ve erkek çocuğunun babaya olan
yakınlığı ile ciddi bir bağı var.
Ayrıca yetişkin erkekler, ergen
erkeklerden fena halde korkuyor ve onlarla hiçbir şey yapmak istemiyorlar.
Yetişkin erkekler ergen erkeklerde,
kendi acılı, üzgün kederli ve yalnız geçen ergenlik yıllarını
hatırlıyorlar. Bunları hatırlayınca da kaçıyorlar. Yetişkin erkeklerin çocuklardan uzak
durmalarının tek sebebi bu değil. Burada çocuk sahibi olan erkeklere, kadınlara
verilen annelik izni, ek ücret gibi
hakların verilmemesi ile velayeti büyük
çoğunlukla annelere veren, erkeğin çocuklarını görmesine sınırlama getiren ve ateşli
bir nafaka pazarlığına neden olan yasaların da önemli bir rolü var. Erkekler
çocuklarını görmek isteseler de göremiyorlar, üstelik kendisi ile uluorta kavga
ederek elde etmiş olmaları nedeniyle ömür boyu nafaka ödemek ile büyük bir
haksızlığa maruz kaldıklarını ve hayatlarını boşa harcadıklarını
düşünüyorlar.
Bunlar kadınlar için de çetin geçen
mücadeleler. Erkek çocuklarının hayatlarında annelerin de rolü son derece
önemli fakat tek annenin oğlunun ergenlikte sakinleşmesi ve ahlaklı olması için
yalnız başına yapabileceği hiçbir şey yok.
Ayrıca kadınlar da hayatlarını kazanma ve kariyer yapma mücadelelerine
sekte vuran sorunların kaynağı olarak çocukları görebiliyorlar. Böyle bir
ortamda yetişen erkek çocukları hem anneye hem babaya hem de genel olarak
ilişkilere dair kötü bir anlayış geliştiriyorlar. Daha sonra da bu anlayışı ya
kendi ilişkilerine yansıtıyorlar yada evliliği, tek eşliliği ve bazen de
kadınlarla ilişkiyi tamamen terk ediyorlar.
Tam zıddı bir durum olarak, bir üst
sosyal sınıftan olan ve çocuklarının çevresini sürekli kontrol ederek,
etraflarından bir an bile ayrılmayarak birey olmalarına izin vermeyen, kişilik
geliştirmelerini engelleyen, yetişkin hale geçmelerini ket vuran, sorun
yaşamalarına hatta yaşadıkları sorunlara çözüm bulmalarına asla müsaade etmeyen
helikopter ebeveynler de önemi bir sorun.
Özellikle erkek çocukları için. Toplum bir erkekten, güçlü olmasını,
sorun çözmesini, idareyi ele almasını, kendini ve çevresini kontrol altında
tutmasını beklerken bu ebeveynler çocuklarının
bunlara sahip olmaması için hem zamanlarını hem paralarını harcıyorlar. Hem
çocuklarını suya salmadan önce yüzgeçlerini kopartıyor hem de kendileri için
tatminden uzak, amacına asla ulaşamayacak beyhude bir çabayla boşa gitmiş bir
yaşam sağlıyorlar.
Güven eksikliğinden doğan sorunlar
sadece toplumsal değil ve ölçekleri küresel boyutta. A.B.D.'de yakın zamanda
yapılan bir araştırma; sevgi dolu bir çocukluk geçiren erkeklerin, mutsuz çocukluk geçirenlerden yüzde 50 daha fazla
para kazandığını gösteriyor. Oran çok büyük. Yurttaşların birbirine güvenmediği
ülkelerde ekonomi de iyi olmuyor.
İstatistikler ile tespit edilen yüksek oranda güvenilir insanların
yaşadığı ülkeler daha müreffeh. Bu ülkelerde daha çok ekonomik işlem
gerçekleştiriliyor ve daha çok zenginlik üretiliyor. Çocuklu aileler toplumun
lokomotifi olduğu gibi işgücüne katılım gibi önemli ekonomik göstergelere de
pozitif etki ediyorlar.
Kültürel yaklaşımlar da önemli bir
etken. İlkel toplumlarda da günümüzde de topluluğun en çok işine yarayan şey
olarak erkekleri birbirine düşürmek, kabul görme yada saygı gibi bazı ödüller
için erkekleri rekabete sokmak olarak görülüyor. Erkekler sürekli olarak
üreterek kendini kanıtlamak ve rakiplerini alt etmek zorundalar. Bu da
erkekleri belki güçlü yapıyor ama son derece sevimsiz olduğumuz da bir gerçek.
Bir çok erkeğin ruhsal çöküntü yaşaması, kahramanca şeyler yapması yada
kadınlardan daha genç ölmesi hiç şaşırtıcı değil. Sistemin işlerliği ve
ilerlemesi için maalesef bu şart. Oysa;
günümüzde erkek çocukları sanıldığının aksine, rekabetçi olmak, agresif
görünmek, sert davranmak ve daima kazanan olmak konusunda çok da istekli
değiller. Böyle görünmek zorunda olmaları nedeniyle de kendilerini baskı
altında hissediyorlar. "Erkek olmak
çocuk oyuncağı değildir" diyor Zimbardo. Küçük bir bebek ağladığında
erkekler kızlara göre çok daha geç kucağa alınıyor, aynı zamanda kız
çocuklarına nazaran erkeklere daha az ninni söyleniyor ve daha az hikaye, masal
anlatılıyor. Kız çocuklarının erken dilsel gelişmelerinde bunun bir etkisi var
mı bilmiyorum ama bütün bunlar daha
bebeklikten başlayarak erkeklere iletilen önemli ve hayati mesajlar taşıyor.
Doğru olmasa bile bebek şunları anlıyor; "Ağlama fayda etmez, kendi başına
kalkabilirsin, emeğe ve uğraşmaya değmezsin." Yetişkinlikte de erkekler
güçlü ve kaslı kimseler olarak sembolize ediliyor. Oysa gerçek güç yalnızca
gelir, sosyal konum ve mülkiyet gibi dışsal faktörlerle açıklanmıyor. Gerçek
güç çok daha geniş bir alanda varlık gösterir. Sağlık, iç huzur, maneviyat,
sevmek sevilmek, saygı görmek, duygusal gelişmişlik, olumlu bir benlik algısı,
açıklık, hem kendisi hem de toplum için ilerleme ve olumlu etki yaratmak gibi
çoğu soyut etmenler gerçek gücün etki alanlarıdır.
Okulların yapılanmaları da erkekler
için son derece sorunlu. Erkekler ilk okula başladıklarında kızlara göre
fiziksel açıdan daha aktifken sosyal dilsel gelişim açısından daha geride ve
daha az olgun oluyorlar. Erkekler daha aktif olduklarından uzun süre oturmakta
ve sıkı kurallara bağlı kalmakta daha çok sorun yaşıyorlar. Okuma artık
anaokullarında öğretilmeye başlanıyor ve bu yaştaki kızlar erkeklerden daha
fazla dilsel beceriye sahipler. İlkokul derslerinin de beşte dördü dil üzerine
kurulu. Dolayısıyla erkekler daha baştan iyi olmadıklarını düşünüyorlar. Bu
algılanan eksiklik negatif öz kimliklerinin parçası haline geliyor. Daha okulun
ilk senesinden akademik açıdan kızların gerisinde kalmaya başlıyorlar ve bu hem
özgüven eksikliği, hem kabullenme hem de geri durma gibi eğitim hayatları
boyunca sorun teşkil edecek davranışlar geliştirmelerine neden oluyor. Erkek öğretmenler, bütün öğretmenlerin ancak
dokuzda birini oluşturuyor. İlkokul öğretmenlerinin çoğu kadın ve erkek
çocukları için daha az rol model demek.
Liselerde de durum aynı. Ekonomik olarak da aileler, kız çocuklarının
eğitimlerine erkeklere göre yüzde 25 daha fazla para harcıyorlar. Ayrıca okul
hayatları boyunca kızlar erkeklerden çok daha fazla burs alabiliyorlar. A.B.D.
tarihinde ilk defa erkekler babalarından daha az eğitim alıyorlar ve okul
başarısı bütünüyle kızların elinde, üstelik sadece kızlara yakıştırılıyor.
Dikkat eksikliği ile hiperaktivite gibi semptomlar göstererek tanı koyulan
erkeklerin sayısı kızların üç katına kadar çıkıyor. Erkeklere uyarıcı ilaçlar
verilme yaşları ilkokula kadar düşmüş durumda. Okulu bırakma oranlarında da
erkekler açık ara öndeler.
Geçen zamanda içinde ivme kazanan
kadın hareketleri kız çocuklarına hem ev hanımı, anne olmayı hem de kendi
hayatlarını kazanmayı ve kariyer yapmayı öğretti ancak aynı şeyi erkekler için
yapmadı ve kadınlar iki ayakları üzerinde yükselirken sadece para kazanmakla ve
güçlü olmakla ilişkilendirilen, aklını kullanması gerektiği söylenirken
duyguları olmadığı sanılan erkeklerin bir bacakları topal kaldı. Geleneksel
kariyer seçenekleri değişiyor, geleneksel cinsiyet rolleri değişiyor,
evliliklere bakış açısı değişiyor. Bu değişim ortamında insanın yolunu
bulabilmesi hiç kolay değil. Yine de gelecekle birlikte, gelişmiş teknolojiler,
ekonomik gerekler ve erkeklere karşı bakış açısında meydana gelecek değişimler,
erkekleri de her iki yönde kendini geliştirmelerini sağlayabilir.
Kuzey Avrupa'da yapılan bir
araştırmada, her beş genç erkekten birinin, üremeyi olumsuz etkileyecek kadar
sperm sayısı olduğu bulunmuş. Genç erkeklerin üreme kabiliyetleri, babalarının
ve dedelerinin çok gerisinde. Alkol ve uyuşturucu kullanımı, annenin
hamilelikte sigara içmesi, düşük doğum ağırlığı, obezite, stres, oyun ve porno
bağımlılığı en önemli nedenler olarak görülüyor. Bunların yanında, çeşitli ilaçlar,
katkılı gıdalar, kozmetik ürünleri, maruz kalınan kimyasallar önemli endokrin
bozuculardan. Bütün bunlar aşırı porno tüketiminin getirdiği ereksiyon kaybı, sağlıksız
cinsel yaşam ve hiç olmayan romantik ilişkiler ile birleşince tek bir sonuç
ortaya çıkıyor. Daha az erkeklik.
Kitabın son bölümünde, ortaya konan
meselelere ilişkin çözüm önerileri ele alınmış. Hükümetlerin yapabilecekleri,
erkeklerin yapması gerekenler, kadınların yapması gerekenler, okulların ve
medyanın yapması gerekenler uzun uzun anlatılmış. Onlarla ilgili buraya yazma
istemiyorum. Merak edenler okuyabilir sanırım.
Buraya kadar okumuş olanınız varsa,
en içten teşekkürlerimi sunuyorum.
Çoğu kısmına katılmamak elde değil, teşekkür ederim.
YanıtlaSilRica ederim.
SilFatih bey söyledikleriniz oldukça anlamlı ve düşündürücü. Peki bu kitabı ayrımcılık ve nefret ve temsil bağlamında nasıl değerlendirirdiniz ?
SilMerhaba, "ayrımcılık, nefret ve temsil" kavramlarıyla neyi ifade ettiğinizi açıklayabilirseniz cevap verebilirim sanırım. Eğer kastettiğiniz şey; kadınlara uygulanan negatif ayrım, nefret yada düşük temsil oranları ise cevabım farklı olacaktır. Kitabın dikkat çektiği konuyu, yani erkeklerin de aslında ayrımcılığa uğradığı yada temsil tercihlerindeki rollerini kazanmaktaki göstermeleri gereken üstün gayretleri ise bu konular kitapta epey ayrıntılı işlenmiş. Bence bu olgular aynı anda aynı yerde hem erkek için hem de kadın için değişen oranlarda mevcut. Nereden bakmayı tercih ettiğimiz önemli. Ben pek çok değişkenin etki ettiği çeşitli olaylarda duruma göre farklı bakış açıları geliştirmeye çalışıyorum.
Silevet kastım bu negatif ayrım, nefret ve düşük temsil sadece kadınlar açısından değil.Üniversite öğrencisiyim ve bu bağlamlarla alakalı küçük değerlendirmeler yapıcam sınavda. Buyüzden önemli benim için değindikleriniz.
SilO halde kitabı okumanızı tavsiye ederim. Umarım okulunuz aykırı düşüncelere karşı iyimser bir yaklaşıma sahiptir.
Sil