İTİRAFLARIM - LEV N. TOLSTOY
Tolstoy'un hayatının
daha doğrusu düşünme eylemlerinin başlarında, zekasına ve zenginliğine güvenerek
hayata özellikle de inançlara meydan okumasını anlattığı benim bildiğim tek
kurgu dışı eseri.
Tolstoy düşünmeye
başladıktan kısa bir süre sonra mensubu olduğu burjuvazinin eylemlerini, yaşama
amaçlarını sorgulamaya başlıyor. Başta Schopenhauer olmak üzere çağının
düşünürlerinden esinlendiği kadarıyla öncelikle inancı redderek hayatın anlamız
olduğuna karar veriyor ve intihara meylediyor. Ancak içinden gelen bir güç ile
intiharının engellendiğini söyleyerek kendi küçük burjuva dünyasından çıkarak,
milyonlarca küçük, fakir, eğitimsiz insanın hayatlarına eğiliyor ve onların
mutlu, kendisinin ise mutsuz olduğunu görünce aralarına katılmaya karar
veriyor. Bu arada geçmiş kutsal metinleri ve inananların yaşamlarını inceleyerek
inanca dair fikirler yeşertmeye başlıyor. Belirli bir kanıya vardıktan sonra
doğuştan mensubu olduğu Ortodoks Hrıstiyan cemaate katılarak kısa bir süre de
olsa teslimiyetin huzuruna varıyor. Ne
var ki bu huzur da uzun sürmüyor. Önce dini ritüellerin ve geleneklerin
anlamsızlığını ve işe yaramazlığını keşfediyor ardından da din adamların
söylemlerinin ve öğütlerinin yalan olduğunu, insanları dinden uzaklaştırdığını, herkesin
kendi dinine ve inancına sıkı sıkıya bağlıyken geri kalan herkesin
"kafir" olarak görmelerinin de insanlığı herhangi bir şekilde kurtuluşa
erdirmeyeceğini görerek cemaatten de uzaklaşıyor. Sonunda hayatın anlamını
bulmaya yaklaşmış bir şekilde yine yalnızlığı seçiyor ancak inanca dair
kalbindeki umudu hep diri tutacağını söylüyor. Buraya kadar anlattıktan sonra kitabın
sonlarına doğru Teoloji ile ilgili geniş bir çalışmadan bahsediyor.
Tolstoy bu çalışmasından hangi sonuca ulaştığını da söyleyeceğini belirtiyor.
Ancak ne yazık ki böyle bir çalışma asla yayımlamıyor.
Tolstoy, yukarıda
kısaca özetlediğim içsel yolculuğunu seksenbeş sayfalık kısa kitabında analitik
ve sıralı olarak o kadar iyi aktarıyor ki, kurgu dışı bu eser bir anda
sürükleyici bir içsel anlatıya dönüşüyor. Her şeyi özetleyen son sayfadaki rüya
anlatısı harika bir sembolizm örneği olarak duruyor. Bu kitapla birlikte
yazarın İnsan Ne İle Yaşar kitabının tamamını ve son zamanlarda okuduğum Savaş
ve Barış kitabının cemiyet karakterlerini hangi ruh hali ile yazdığını daha iyi
anlıyoruz.
Benim Kapra Yayınlarından okuduğum kitabın çevirmeni, İpek Söylemez.
İyi okumalar dilerim.
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen yazınız.