BİZ, YEVGENİ ZAMYATİN
“İnsanların
kanı kızıl ve ateşli oldukça, insanlık genç
oldukça
hep isyanlar, hep devrimler olacak.”
Rus Yazar Yevgeni
Zamyatin’in ülkesinden uzakta yazmak zorunda kaldığı distopik romanı pek çok
açıdan ilginçtir. George Orwell’ın 1984’ünün ve Aldous Huxley’in Cesur Yeni
Dünyası’nın öncüsü ve hatta esin kaynağı olduğu söylenen romanı, Ursule K. Le
Guin gelmiş geçmiş en iyi bilim kurgu eseri olarak nitelendiriyor. Bazı acımasız
okurlar, iki yazarın açık bir şekilde esinlendiğini hatta arakladığını bile
söylüyorlar. Bir başka ilginç nokta ise, kitabın kendi dilinde ve ülkesinde
yazıldıktan ancak 68 yıl sonra, Gorbaçov döneminde yayımlanabilmiş olması.
Zamyatin devrimden önce birlikte olduğu ve destek verdiği komünistlerle,
devrimden sonraki idarenin mutlak otoriterleşmeye evrildiğini gördüğü ve
söylediği için ters düşüyor ve tüm işlerinden el çektirilerek ülke içinde
sürgüne gönderiliyor. Yine de ılımlı
olacak ki, Komünist idareden ülkeyi terk edebilmek için izin koparıyor ve
Paris’e yerleşerek Biz’i de burada yazıyor. Özgürlüklerin ve hayal güçlerinin
tamamen ellerinden alındığı insanların toplumsal düzenini anlatması da bu
açıdan beklenebilir bir durum doğrusu. Kitapta ve distopik gelecekte aşk da
dahil pek çok karmaşık konu matematiksel olarak formülize edilmiş olarak
aktarılıyor.
İsimleri olmayan ve
numaraları ile anılan, cinsellikleri dâhil her anları planlanmış, seçim yapma imkânları
olmayan, Velinimet adında ebedi bir lider tarafından yönetilen insanların
dünyasında 26. Yüzyılda geçen romanda, şehir bir yeşil duvar ile
çerçevelenmiştir ve elbette dışarı çıkmak da yasaktır. Bütün dünyada tek bir
devlet vardır ve uzaya çıkma hazırlıkları yapılmaktadır. D-503 makinenin baş
mühendisidir ve tek devlete bağlılıkla çalışmakla birlikte, günlük tutmaktadır.
D-503 bir gün I-330 numaralı bir kadınla tanışır ve kendini karşı koyamadığı bir
savruluşun içinde bulur. Kitabın bundan sonrası özgürlük-mutluluk ikilemi,
özgür irade ve seçimler, hayal gücü ve otoriter idarelerin başta zihinler olmak
üzere insan bedeni üzerindeki denetimi üzerine zamanının ötesinde felsefi
göndermelerle dolu. Kitabın sonu da distopya kavramının karşılığını veriyor
sanırım.
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen yazınız.