ULUSLARIN DÜŞÜŞÜ, GÜÇ ZENGİNLİK VE YOKSULLUĞUN KÖKENLERİ, Daron Acemoğlu- James A. Robinson
Daron Acemoğlu’nun
James Robinson ile birlikte yazdığı kitap, bütün dünyada çok okunanlar arasında,
alanında bir klasik sayılıyor.
Neden bazı ülkeler
zenginken diğerleri sefalet içinde yaşıyor? Coğrafya gerçekten kader midir?
Sanayi devrimi neden başka bir yerde değil de İngiltere’de ortaya çıktı? Diktatörler,
neden böyle davranıyor? Gelişimin ve refahın önündeki engeller neler?
Gelişimin ve
kalkınmanın tarihsel, sosyolojik süreçleri neolitik çağdan başlayarak günümüze
kadar bu kitapta anlatılıyor.
Amerika’nın sömürgeleştirilmesinin
tarihteki önemli rolü ile altın ve gümüş gibi madenler bakımından zengin olan Orta
ve Güney Amerika’yı sömürgeleştiren İspanyolların kısa sürede büyük paralara
kavuşması, sonradan kıtaya giden İngilizlerin ise pek zengin olmayan kuzey
Amerika’da dirençle karşılaşmaları, zor şartlar ve büyük yoksulluklar içinde var
olabilmek için kapsayıcı ekonomik ve siyasi kurumlar inşa etmek zorunda kalmaları,
sonucunda sanayi devrimine ulaşmaları buradan aldıkları güçle gelişmenin ve
kalkınmanın lokomotifi olmaları bunun da tarihteki büyük dönemeçlerden biri olarak
kayda geçmesi çok güzel anlatılmış.
Bunlar bildiklerimizdi.
Benim öğrendiğim şeyler ise şunlar oldu;
Kalınmayı refahı ve
adaleti sağlayan en önemli unsurun, coğrafya, eğitim, çalışkanlık, şans, iklim
şartları yada kader gibi şeyler olduğunu düşünürüz. Öyle olmadığı hem de hiç
öyle olmadığı çok güzel açıklanmış. Peki neymiş gelişmenin anahtarı? Birlikte
bakalım.
1- Kapsayıcı ekonomik
ve siyasi kurumlar: Güçlü temsiliyetin oluşturulduğu bir meclis. Ülkenin her
yerinde hâkimiyeti olan güçlü bir merkezi hükümet ve eşitlikçi adalet sistemi bunların
en önemlileri. Bu kurumların inşası
dünyanın hemen her yerinde meclisin tesisi ile başlıyor, diğerleri hep bunu
takip etmiş. Bütün dünyada 16. ve 17. yüzyıllarda
büyük mücadelelerle kurulan meclis bizim ülkemizde ancak 20. yüzyılda kurulabildi,
işlerlik kazanması ise cumhuriyetten sonra oldu. Bugünlerde yeniden güç
kaybettiğini görmek gerçekten çok acı. İnsan üzülmeden edemiyor.
2- Güçlü bir merkezi
hükümet: Güçlü bir hükümetin bizdeki ilk çağrışımı baskıcı ve otoriter bir
sistem oluyor, gerçekte olması beklenen ise kurumların işlerliğinin ve devamlılığının
sağlanması ile yatırım sahiplerinin haklarının güvence altına alınması.
Kanunların bütün ülkede herkese eşit bir şekilde uygulanıyor olmasını kim
istemez? Peki bunu kim sağlayabilir? Güçlü bir hükümet şart, hükümet dedim ama
dikkatinizi çekerim, şahıs, parti vs değil. Sadece hükümet.
3- Fırsat eşitliği:
Fırsat eşitliği de iyi anlaşılmak zorundadır. Günümüz demokratik toplumlarının
tamamında teorik olarak fırsat eşitliği vardır. Gerçekte ise girişimciler ciddi
engellerle karşılaşırlar. Bugün için ülkemizde bir girişimci daha işe
başlamadan ve para kazanmadan önce onlarca, vergi, harç, izin, yasal sorumluluk
altında ezilir. Bu yatırım yapma konusunda eşitsizlik oluşturur. Ortaçağ Avrupa’sında
ve hatta bu coğrafyada bir zanaatkârın dükkân sahibi olabilmesi için ustasından
icazet alması, locaya başvurması ve uzun süre beklemesi gerekirdi. Localar
burada arz talep dengesini gözetirler ve yeni işyeri açılmasına müsaade etmemek
için direnirlerdi. Burası aynı zamanda bir sonraki maddenin de konusuna
giriyor; yaratıcı yıkım.
4- Yaratıcı Yıkım : Bir
önceki yazımda bir alıntıda bulunduğum Schumpeter’in ortaya attığı bir kavram
bu. Yeni bir ekonomik faaliyetin ve girişimin eskisini yıpratıp yıkacağının
öngörür. Her yeni teknoloji yeni bir iş kolu oluştururken, alanda faaliyet gösteren diğer toplum
kesimlerinin de sonunu getirir. Sanayi devrimi sırasında makineleşen tekstil
sektörü evlerinde çalışan ve elle dokuma yapan büyük bir kesimin işlerine
kaybetmesine yada yeni açılan fabrikalarda işçi olarak çalışmak zorunda kalmalarına
sebep oluyordu. E-maille birlikte postacıların işsiz kalacağı korkusu, küçük
yatırımcıya verilen teşviklerin büyük yatırımcıları korkutması hep yaratıcı
yıkımın örneklerindendir. Yaratıcı yıkım
etkileri modern dünyada da son derece belirgindir. Bugün de insanlar,
robotların gelip işlerini ellerinden alacaklarından korkmaktadırlar. İşte kitlelerin
tepkilerinden korkan hükümetler bu sebeplerle yaratıcı yıkımın karşısında
dururlar. Ülkemize matbaanın geç girmesinin en önemli sebebi, matbaayla
birlikte işsiz kalması beklenen binlerce kişinin gazabından korkulmasından
başka bir şey değildir. Oysa gelişim yaratıcı yıkımla birlikte gelir, ikisini
birbirinden ayırmak oldukça güçtür. A.B.D. gibi liberal ülkelerin başardığı en
önemli şeylerden biri fırsat eşitliği ile birlikte bu yaratıcı yıkımdır.
5- Güvence altına alınmış
mülkiyet hakları: Bu maddeyi uzun uzun açıklamaya gerek var mı bilmiyorum.
Herkes bilir muhtemelen ama bu kadar önemli olduğunu ben daha önce
düşünmemiştim. Liberal ekonomin temeli
olduğunu biliyordum o kadar. Oysa gelişmenin ve kalınmanın da anahtarıymış. Çok
uzatmadan söylemek gerekirse, hukuki, mali, maddi haklarınız, ekonomik çıkarlarınız
ve gelecekteki siyasi yapı ile ilgili endişeleriniz olan bir toplumda
yaşıyorsanız, paranızı yeni yatırımlarla riske eder miydiniz? Başka sorum yok Hakim
Bey.
Bunlar kalkınmanın ve
refahın anahtarlarıydı, aynı zamanda da geri kalmışlığın ve sefaletin
nedenleri. Yine de belirtmek gerekir, kimi toplumlar yukarıdaki şartları
sağlamasalar da otoriter ve baskıcı yönetimlerle belirli bir süre ile gelişme
kaydedebiliyorlar. Ancak bu kalıcı ve sürdürülebilir olmaktan epey uzak bir
gelişme oluyor. Bunlara ilişkin örnekleri kitap içerisinde bulacaksınız.
Bütün bunlardan sonra
değişim ve gelişim çok zor mu diye soracak olursanız “hayır” derim, kitapta da
anlatılıyor. Bugün ne kadar geri kalmış olsak da, bütün sistemlerimiz sefalete
programlanmış olsa da zincirleri kırmak çok zor değil, kesin olmamakla birlikte
bunu formülleri de kitapta uzun uzun anlatılmış. En önemlisi ve şimdilik benim
ve sizlerin bilmesi gereken ise şu; alttan gelen güçlü ve ısrarcı bir talep bu
iş için şart.
Gelecek değişim
getirecek. Burası kesin. Değişim çemberi kırabilenlerde gelişme, diğerlerinde
ise durgunluk, içe dönme, çökme, yada sıfırı tüketme şeklinde gerçekleşecek. Daron Acemoğlu ve James Robinson şifrelerini değilse bile basit
formüllerini sunmuşlar. Doğruları yapmanın yanında tarihsel dönüm noktalarını
yakalamanın ve olumsallığın da yanımızda olması gerekiyor.
Herkese iyi okumalar.
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen yazınız.