NUTUK, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

 



Cumhuriyet döneminde Mustafa Kemal Atatürk tarafından yazılan ve 1927 yılında Cumhuriyet Halk Partisi genel kurulunda bizzat kendisi tarafından okunarak ulusa duyurulan eseridir. Ata’nın 1919 yılında tamamen bir başına Samsun’a çıkışıyla başlayan ve belgelerle desteklenerek Milli Mücadele safhalarının anlatıldığı eserde, Cumhuriyet dönemi kimi siyasi olaylarına da çokça değinilmekte.

Ben bu eseri siyasi, tarihi bir vesika olarak değil, psikolojik bir çözümleme, strateji ve mücadele yöntemlerine dair bir ders olarak okudum. Kitabın en başından itibaren Atatürk’ün çevresini etkisi altına alan karizması ve insan yönetim becerileri okur olarak beni de hemen içine aldı. Bunda, Atatürk’ün asla geri adım atmayan stratejik dehası, devrinin en önemli adamlarına ve hatta aydınlarına bir öğretmen edasıyla bellettiği demokrasi, milliyetçilik, tarih ve siyaset bilinci, devlet yönetimi ile beş dakika sonrası ile on beş yıl sonrasını aynı anda görüp, planlayıp çizdiği ve içinde bir sır gibi saklayıp yaşattığı tam bağımsızlık ve kurtulaşa giden yol üzerinde asla yalpalamadan bütün dirençlere bir başına karşı koyması büyük hayranlık uyandırdı.

Aynı anda hem hilafete, hem saltanata, hem Osmanlı hükümetlerine, içerde her yerden ortaya çıkan eşkıyaya ve dışarıda dünyanın büyük devletlerine yanında görünen geri kafalı arkadaşlarına karşı çelik gibi sinirleriyle ve zekâsıyla dimdik duran Atatürk’ün gösterdiği üstün başarının nedenleri üzerine düşünürken, sonuçlarını gördükten sonra çok çok şükrettim doğrusu. Atatürk Nutuk’un pek çok yerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin gelecek kuşaklarına öğütlerde bulunuyor ve dikkat etmeleri gereken noktaları da bir bir gösteriyor. En dikkat çekici noktalardan birisi de Atatürk’ün bütün mücadelelerinde sırtını hiçbir şahsa, ideolojiye, partiye yada dış devlete değil yalnızca ulusa dayadığını hemen her noktada üstüne basa basa anlatması oldu.

Son tahlilde; yüzlerce sayfadan geriye ne siyaset, ne savaş, ne saltanat, ne Osmanlı kalıyor geriye. Kalan yalnızca, üstün bir zekâ, gerçek bir deha, tavizsiz tam bir mücadele ile her bakımdan üstün bir insan oluyor.

Okuma sürecinde uzun bir süre çantamda taşıyarak, kendimi Che gibi hissetmemi de sağlamıştır, ehehehe. (Son cümleyi “Nasılsa kimse okumuyor” diyerek yazdım, siz ciddiye almayınJ

İyi okumalar dilerim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİTİK ERKEKLER - TEKNOLOJİ ERKEKLİĞİ NASIL SABOTE ETTİ? Philip Zimbardo, Nikita D. Coulumbe

Varoluş ve Tarihsellik İnsan Felsefesi Çalışmaları - Uluğ Nutku

Parfümün Dansı, Tom Robbins