Kayıtlar

Resim
DÜNYANIN BÜTÜN FISTIKLARI, BAŞAR BAŞARIR “Tabii köylü dediğin tek bir şey değildir. Onun da zengini olur, fukarası olur. Akıllısı olur, ahmağı olur. Yirmisinin ağacı varsa, ellisinin yoktur. Sıkıyı fukara yer, çalışır, sefayı zengin sürer. Kalu beladan beri aynı masal.” Başar Başarır , öykülerle kendini sevdirdikten sonra Sibop’la roman yazınına geçiş yapmış, ikinci romanı Dolunay İki Gece Sürer’le adından söz ettirmişti. Bu sonbaharda, Dünyanın Bütün Fıstıkları ile yeniden karşımızda. Köylü ile kentliyi, taşra ile merkezi, dağ ile düzü bir araya getiren roman, pek çok açıdan köy romanları geleneğine bir saygı duruşu, öldü bitti sanılana bir hatırlatma ya da yeni moda deyim ile eskilere klas bir gönderme niteliği taşıyor. Dünyanın Bütün Fıstıkları, insanlardan ve de aslında hayattan kaçarak Ayvalık’ın yayla köyü Dağyüzü’nde kendini kapatan keyeci Seyfi ile aforoz yemiş eski medya yöneticisi, beyaz yakalının tillahı kardeşi Aksel’in hikayesi. İki kardeşin hayatları daha isimleri konu

Osman, Ayfer Tunç

Resim
      Ayfer Tunç’un 2021 yılında Can Yayınlarından çıkan kitabı, aynı yıl Vedat Türkali Roman Ödülünün de sahibi oldu. Yazarın Kapak Kızı ve Yeşil Peri Gecesi romanlarının ardından yayımlanan üçlemesinin son kitabı, önceki romanlarda Şebnem’in kocası olarak yer alan Osman’ın ölümü ile başlıyor.   Osman, şanslı doğanlardan, hayata üç değil beş sıfır önde başlayan, yakışıklı, zengin, havalı bir Nişantaşı çocuğu. Hesabını tutamayacağı kadar mal mülk ile şatafat ve zenginlikle başlayan hayatı bir caz kulübünde yevmiyeyle çalışırken bir kamyonun altında kalarak yalnız başına ölümü ile son buluyor romanda. Ölümünün ardından Osman’ın hayatına girenlerle yapılan röportajlar ve kahramanımızın çoğunu yaktığı, kaybettiği günlüklerinden aktarılan olay örgüsü, olanca sadeliğine rağmen son derece sürükleyici bir anlatımla ilerliyor.   En eskisi kahramanımızın 24 yaşındayken yazdığı günlüklerden başlayan anlatımda kullanılan dilde gözlemlenebilen değişiklikler ve kapıcının karısından va

TÜFEK MİKROP VE ÇELİK, JARED DIAMOND

Resim
  Amerikalı Coğrafya ve Fizyoloji profesörü Jared Diamond tarafından 1997 yılında yazılan eser, alanının en önemli kitaplarından biri sayılıyor. İnsanlığın, son buzul çağının sona ermesinden sonra avcı toplayıcılıktan yerleşik tarım toplumuna geçtiği kabul edilen son 13000 yılının incelendiği kitapta yazar, nasıl olup da insanların bir kısmının diğerlerine üstün geldiği, Bereketli Hilal olarak anılan bölgede gelişmeye başlayan uygarlığın  yazarın tek bir potada eriterek Avrasya olarak nitelendirdiği Asya ve Avrupa insanlarını nasıl değiştirdiği ve buradan yayılan milletlerin bütün dünyayı egemenliği altına almış olmasının olası sebeplerinin neler olduğu soruluyor ve bu soruların gerçeğe en yakın olması beklenen cevaplarını inceliyor.    Yazarın en başından beri özellikle üzerinde durduğu ve ispatlamaya çalıştığı, dünya insanları arasındaki sahip olunan teknoloji ve güç farkının büyük oranda çevresel faktörlerle ilişkili olduğu ve düşünülenin aksine genetik ve ahlaki üstünlüklerle i

TİAMAT, İHSAN OKTAY ANAR

Resim
  İhsan Oktay Anar, doksanlı yılların ikinci yarısından itibaren Türk Edebiyatının en sevilen romanlarından biri haline gelecek olan Puslu Kıtalar Atlası’ndan başlayarak ardı ardına yayımlanan ve son olarak 2014 yılında Galiz Kahraman ile son bulan romanlarının ardından kemik gibi sağlam bir okuyucu kitlesi edinmişti. Kitapları dışında pek ortalarda görünmeyen yazar, geçtiğimiz yıllarda artık roman yazmayı bıraktığını da açıkladıktan sonra bu senenin başlarında Anar’ın yayınevini değiştirdiği haberi ufak bir bomba etkisi yaratmıştı. Kimileri yeni bir roman beklerken kimileri de Anar’a güveniyordu. Madem yazmayı bıraktığını söylüyordu o halde yazmayacaktı. Eski kitaplarının yeniden basılacağını düşünürken yeni bir kitapla döneceği açıklanınca yine şaşırtmadı doğrusu. Anar’ın uzun yıllar önce yazdığı ancak yayımlatmadığı bir romanını gözden geçirdiği ve bu romanla yeniden döneceği açıklanınca yeni durum anlaşılmış oldu. Anar Tiamat ile artık bilindik o hoş üslubunu devam ettiriyor. T

Kağıt Ev, Carlos Maria Dominguez

Resim
  "İnşa edilen bir kütüphane, yaratılan bir hayat demektir.” Arjantinli yazar Carlos Maria Dominguez’in naif bir zevk olan kitap okuma, satın alma, biriktirme, sahip olma, değiş tokuş etme üzerine yazdığı, yine naif cümlelerle bezeli novellası. Kitaplığımın dibinde, kendi bibliyofilliğim üzerine düşüne düşüne okudum bu kitabı. O kadar da takıntılı değilim sanıyorum. Daha fazla imkânla birlikte obsesyona doğru bir yolculuğa dönüşmeyeceğine söz vermiyorum yine de.     İngiliz akademisyen Bluma Lennon’un kaza sonucu vefatının ardından, adına gelen ve kahramanımızın almak zorunda kaldığı paketten çıkan Gölge Hattı (Üç Deniz Öyküsü) adlı kitabın peşinde Arjantin’e yaptığı yolculuğun konu edildiği hikâyede, başta Marquez, Borgess gibi ünlü Latin edebiyatçılar olmak üzere pek çok yazar ve kitabı da hissettirdikleri ile kahramanlardan biri olarak yer buluyor. Hissettirdikleri ile diyorum çünkü kahramanımızın ve yeni dünyada tanıştığı diğer kitap tutkunlarının kitaplarıyla olan ilişk

Parfümün Dansı, Tom Robbins

Resim
  "Üç kelimenin toplamı bir ton geliyordu ve buna noktalama işaretleri dahil değildi."   Methini uzun zamandır duyduğum ancak bir türlü sıraya giremeyen kitabı nihayet okumaya başladıktan sonra “aman bitmesin” diyerek epey ağırdan aldım, heyhat yine de bitti. Şimdi de tekrar okuyup bu kez notlar almayı da planlıyorum. Öyle güzel bir kitaptı. Tom Robbins’in kitabı gerçeküstü öğelerle bezeli rüya tadında tam bir modern zaman masalı. Paganist Avrupa’da önce bir kral, sonra serf olan, ölümden kaça kaça doğuya yolculuk eden, burada mistisizme ve bilumum doğu tarikatlarına bulaştıktan sonra ölümsüzlüğü bulamasa da yaşlılığı engelleyerek bin yıldan fazla yaşayan Alobar ile doğuda karşılaştığı ebedi aşkı Kudra’nın sınırları ve çağları açan hikâyesi. Romanımız, kahramanlarımızın yaşadıkları coğrafyalarla birlikte Paris’te dünya parfüm devlerinin, Seattle’da kusursuz takoyu ararken bir taraftan da parfüm denemeleri yapan genç bir garson kızın  (Priscilla da en az Kudra kadar

Sarıyaz, Mahir Ünsal Eriş

Resim
  Daha önce öyküleri İletişim’den yayımlayan Mahir Ünsal Eriş’in, Can’dan Kara Yarısı ile birlikte eş zamanlı olarak yayımlanan ilk kitaplarından biri. Mahir Ünsal Eriş’in sokaktaki insanların gündelik yaşantıları sırasında gelişen olaylar aracılığıyla bireysel meselelerine değinirken aynı zamanda toplumsal olaylara duyarlı kalemi, yine sokaktaki insanların kolayca okuyabileceği öyküler çıkartıyor.   Bunu böyle söylerken edebi derinliği olmadığını söylediğim sanılmasın. Aksine, kıskanılacak bir maharet. Hem takdir ediyorum hem zevkle okuyorum. Mahir Ünsal Eriş’in öyküleri eser miktarda mizah ve kesif bir hüznü aynı anda barındırması ile de başka başka yönlerden etkileyici. Mahir Ünsal Eriş’in kitaplarının doğal arka planı Kuzey Ege’de, bir kentin lodoslarla taşınan çöl kumlarıyla sarıya bürünmesi ve akabinde yaşanan deprem sonrasında gelişen olayların içinde, çocukların, işçilerin, kadınların ve yaşlıların hikâyeleri var Sarıyaz’da. Hüznün rengi sarıya bezenmiş bir atmosfer ve ar